İlkbahar geldi gibi, ne dersiniz? Güneşin ilk açtığı günü fırsat bilip geçtiğimiz Pazar ailecek Bebek'e indik. Pazar kalabalığını sevmesem de İstanbul'da sahilini en sevdiğim yer olmaya aday. Bebeksiz hayatımda 2-3 günde bir gittiğim Bebek , bebekli hayatımda, taşınmam ve işe başlamamla birlikte hayallerimde bir anı olarak kalmış. Buraya en son kış başlamadan önce "hemfithemanne"nin pusetli günler etkinliğinde gelmişiz.
Sizi bilmem ama bu kış benim hayatımın en zor kışlarından biriydi. Hem fiziksel, hem psikolojik olarak kendimi fazlasıyla yorgun hissettiğim... Hayatımdaki önceliklerimi sorguladığım...
Baharla birlikte temizlik vakti de geldi bence. Bir önceki yazımda aldığım kararlardan bahsetmiştim.
Son dönemde minimalist yaşam ile fazlaca yakından ilgileniyorum ve hayatımı daha az tüketip, daha fazla üreterek devam etme konusuna kafayı taktım. Bahar dönemi tüm fazlalıklardan kurtulmak için ideal zaman değil mi?
Minimalizm dtilime de yansıyor tabi ki... Jean + Triko ya da T-shirt, okazyona göre ayakkabı... Gardırobumu tekrar tekrar gözden geçiriyorum. Nelerden kurtulabilirim... Bu nedenle yakın zamanda gardırobumu bir matematik problemi çözer gibi elime kağıt kalem alıp elden geçirmek istiyorum. Zira dolabımdaki kıyafetler beni uzun süredir mutlu etmiyor. Mutlu etmemelerinin nedeni onlardan sıkılmış olmam değil, artık kendimi o kıyafetlere ait hissetmemem. Gardırobumun detoks ihtiyacı geldi de geçiyor.
Mont : Twist
Jeans : Topshop
Ayakkabı : Nike
Çanta : Carpisa
Gözlük : Atasun
PS: Bloga geri döndüm diyip, yine ortadan kayboldum biliyorum. Ağır bir grip atlattığım için yazılarıma ara vermek zorunda kaldım.
Sevgiler
Seher...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder